Ne zaman nerede ortaya çıkacağı belli olmayan bir sesle baş başasınız. Yaptığınız ve yapmadığınız her şey için bir fikri var. Yorum yapmaktan asla geri kalmıyor. Sürekli hatalı, kusurlu veya eksik hissediyorsunuz. Onu dinlemek zorunda kalıyorsunuz. Bazen bunu sizi 'çok iyi' tanıdığı için yaptığını söylüyor bazense 'senden ancak bu kadar olur boşa çabalama diyor'. Bu sesi her duyduğunda ise kendini çaresiz, yorgun bazen de öfkeli hissetmeye başlıyorsun. Kimi zamanda kendi sesiniz onun sesiyle karışıyor, tüm bunların kaynağı sizin sesinizmiş gibi geliyor.
Eleştirel iç sesimiz biz büyürken neyi nasıl yapacağımızı söyleyen yetişkinlerden bize kalan bir ses. Bu yetişkinler kimi zaman anne-babamız, kimi zaman öğretmenimiz olabiliyor. Erken çocukluk döneminde katı kuralcı ve hataya tahammülsüz yetişkinlerle büyüyen, davranışları için yeterince desteklenmeyen çocuklar yetişkin yaşamında bu sesle baş başa kalabiliyor. Bu sesin temel amacı bizi hayata hazırlamak(?) olsa da çoğunlukla yıkıcı direktiflere dönüşüyor. Bu 'yapmalısın, etmelisin' direktifleri yapamadığımızda 'başarısızsın, bizi hayal kırıklığına uğrattın, yeterli değilsin'ler şekilde ifadelere evriliyor. Bu noktada kimi zaman iyi niyetli yönlendirmeler olarak başlayan cümlelerin üzerimizde yarattığı performans kaygısına dönüşmesini çocuk halimizle farkında olmadan kabul ediyoruz. Zamanla bu ses içselleşmeye başlıyor.
Büyüdüğümüzde yani artık yetişkinlerin yönlendirmelerine ihtiyacımız kalmadığında bile bu ses içimizde çok derinlere yerleşmiş oluyor. Bir süre sonra her yeni denemede, her tökezlemede bu sesin bizi azarladığını duyar oluyoruz. Yeni bir şeye adım atacakken 'sen bunu başaramazsın deneme bile ‘diyor, her tökezlemenizde ise 'bak gene yapamadın' diyor.
Sesin geldiği yeri anlamlandırmadığımız içinde kendimizi bir döngü içinde buluyoruz. Bu döngüde yetişkin halimiz, çocuk halimiz ve ebeveynlerimizin komut veren hali yer alıyor. Oysaki yetişkin yaşamımızda ihtiyaç duymadığımız bu direktifler içimizdeki çocuk tarafa söylenmeye devam ediyor. Zamanla bu döngü zihinsel ve bedensel olarak bizi yeni deneyimlere girmekten, demekten, keşfetmekten veya başladığımız bir işi sürdürmekten alıkoyuyor. Her yeni deneyimden kaçtıkça da içimizdeki ses bu seferde korkak olduğumuzu söylüyor.
İçimizdeki sesi nasıl fark ederiz?
Kendinizi sürekli yorgun, dinlenmemiş hissediyor ve bedensel ağrılarınızın temeli fizyolojik bir probleme dayanmıyorsa, kolay öfkeleniyor, ‘başarısız’ olmaya tahammül edemiyorsanız, problem çözerken sonuç odaklı yaklaşıyor ve süreç içindeki deneyimlediklerinizin farkına varmıyorsanız, ne kadar denerseniz deneyin sonucun değişmeyeceğine inanıyorsanız, yeni şeyler keşfetmekten korkuyor ve deneyime kendinizi kapatıyorsanız içinizde size kendinizi her koşulda yetersiz hissettiren bir sesin varlığından bahsedebiliriz. İçinizdeki eleştirel ses iş, aile, okul gibi sosyal hayatın her alanında kendini gösterebilir. Kimi zamanda içinde bulunduğumuz ortam bizden bir performans sergilememizi istediği zamanlarda da ortaya çıkabilmekte.
Sesin geldiği anı fark etmek için ise bedeninizde olup bitenleri taramanız, duygu geçişlerini fark etmeniz ve bunu yapmak için kendinize zaman ve yeterli kaynak tanımanız gerekmekte. Kimi zaman kendi kendimize baş etmeye çalışabilir kaynaklarımız yeterli olmadığında ise profesyonel desteğe ihtiyaç duyabiliriz.
Bu sesi susturmak mümkün mü?
Çocukken doğrudan içe aldığımız bu eleştirel ses bizimle birlikte uzun zamandır yaşıyor. Yetişkin halimizde ise biz farkında olmadan onu duymaya devam ediyoruz çünkü böyle öğrendik. Öğrenilen bir davranış olduğu için de değiştirilmesi elbette mümkün. Eleştirel iç sesin yerine bizi başarılarımız, başarısızlıklarımız, doğrularımız ve yanlışlarımızla yargılamadan kabul eden ve şefkatle saran bir sesi duymak ise bizim elimizde.
Kendimizi şefkatle kabul ettiğimizde, eleştirel sesi duyduğumuz zamanları fark ettiğimizde, kendi istek ve ihtiyaçlarımızı karşılamak için vakit ayırdığımızda, yaptığımız şey ne olursa olsun kendimizi takdir ettiğimizde, sağlıklı baş etme yollarını keşfettiğimizde, oyunsallığa ve sanata vakit ayırarak içimizdeki eleştirilmiş çocuğa kendini ifade etmesi için alan tanıdığımızda, yeni şeyler keşfetmeye hevesli ve her yeni şeye çocuksu bir merakla yaklaştığımızda, yetişkin yaşamın zorlukları, planları, hedefleri ve problemleri arasında sıkışmış olduğumuzun zamanlarda biraz mola verip ‘an’da kalmaya çalıştığımızda ve kendi kaynaklarımız bu eleştirel sesle mücadele etmek için yeterli gelmediğinde profesyonel desteğe açık olduğumuzda eleştirel sesin azaldığını fark edeceksiniz.
Tüm bu yollarla içimizdeki çocuk halinin aşırı kontrolcü ve komut verici ebeveynler yerine, sağlıklı yetişkin halimizle iletişim kurmasını, onun tarafından kabul edilmesi ve sevilmesini sağlayabilirsiniz.
Comentários